Jump to content

Mazda Türkiye Genel Müdürü Nurkan Yurdakul ile söyleşi


MazdaClubTR
 Paylaş

Tavsiye Edilen Mesajlar

nurkan_yurdakul_md_tr.JPG

27 Mayıs 2011, Istanbul.  Mart ayında ayaküstü  tanıştığım Nurkan Bey ile zaman sıkışıklığından dolayı konuşamamış, daha geniş bir vakitte görüşmek üzere sözleşmiştik. İşte  bu vesile ile bugün Mazda Türkiye Genel Müdürü Nurkan Yurdakul ile ofisinde bir söyleşi gerçekleştirdik.

Söyleşide aklımıza takılan, cevabını aradığımız birçok konuya samimi bir şekilde cevap verdi Nurkan Bey.

Nurkan Bey’e,  Mazda Türkiye’nin başında bulunduğu beş ay süresince ne türlü izlenimleri olduğunu sordum ve kendisinden bir genel değerlendirme yapmasını  rica etim. Gördüm ki, bizlerin gerek sitede gerekse sohbetlerde değindiği birçok noktadan haberdar.

Bunların başında herkesin dile getirdiği reklam azlığı geliyor.  Nurkan Bey, Mazda araçlarının satışlarının sadece görsel reklam ile arttırılacağı kanaatinde değil. Araçların gerek konfor ve teknolojisi, gerekse sürüş dinamikleri dikkate alındığında öyle ya da böyle potansiyel müşterileri araca oturtabilmenin yani müşteri ile aracın temas ettirilebilmesinin çok daha etkili olduğunu düşünüyor.

Elbette bu hiç reklam yapılmayacağı anlamına gelmiyor. Aksine var olan reklam bütçesinin daha verimli ve etkin kullanılmasını gerektiğini  belirtiyor ekliyor;

"Önemli olan reklam bütçesinin azlığı çokluğu değil araç başına düşen reklam gideri, bu gideri çok arttırırsanız maliyet olarak yansır".

Yaptığı genel değerlendirmede ülkemizde var olan düşük satış rakamlarının sadece bize has olmadığı, Mazda’nın global olarak da bizdekine paralel pazar payına sahip olduğunu belirtiyor . Bunun genel çerçevede de sebebini yani eski performansından biraz uzakta olmasını Mazda’nın uzun bir süredir yenilikçi teknolojileri sunamamasına bağlıyor.

İşin gerçeği bu birçoğumuzun bildiği ve zaman zaman şikayet ettiği bir konu. Verim ve sorunsuzluğu tescil edilmiş şu andaki motorlar aslında uzun süredir kullanılan ve revize edilerek sunulan bir teknolojiye sahip ama Nurkan Bey SKYACTIV teknolojilerine atıfta bulunarak bu durumun kısa zamanda değişeceğini büyük bir heyecanla bizlere bildiriyor.

Gördüğümüz problemlerden birinin de  satış ağındaki bilgi eksik olduğunu söylüyoruz. Sitemizdeki üyelerden birkaçının bilgi almak amacı ile gittikleri bazı bayilerdeki satış temsilcilerinin bilgi eksikliğinden şikayetçi olduklarını, hatta bir kısmına yanlış bilgiler verildiğini ama bunun yanında bazı bayilerin de araçlar hakkında çok ciddi bilgi birikimine sahip olduklarını, bu farkın markaya zarar verdiğini söylediğimizde katılarak şunları ekliyor ;

“2004 yılında Mazda, Mermerlere sözleşmesini sona erdireceğini bildirdiğinden beri  hem müşteri, hem bayi, hem de çalışanlar akıllarında soru işaretleri ile yaşadı. Bu müşteriyi aracı alıp almama yönünde negatif etkilerken bayi ve çalışanların da motivasyonunu düşürdü. Mazda , Türkiye operasyonunu devraldıktan sonra da bu soru işaretlerinin bir kısmı giderilemedi. Genel Müdürsüz geçirilen zamanlara ek olarak başka bir distribütörle antlaşma olup olmayacağına dair belirsizliklerin iş kayıplarına  sebep olduğunu düşünüyorum. Ama bugün  itibari ile Mazda bu belirsizliklere son vererek Türkiye operasyonunu kendi sürdürme kararı verdi  ve Genel Müdür atamasını yaptı. Bundan sonra yapılması gereken kaybedilen zamanı telafi edip en kısa sürede bu markayı hak ettiği yere getirmek.”

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

  • Yanıt 170
  • Oluşturuldu
  • Son yanıt

Bu Konuda En Çok Yanıt Verenler

  • Burak

    27

  • Fotifoti

    14

  • emregc

    14

Bu Konuda En Çok Yanıt Verenler

Gönderilen Fotoğraflar

Gerçekten hem eleştirel hem de ilerisi için ümit veren bir yaklaşım. Neden mi ? Çünkü Nurkan Bey’in iş hayatında benzer bir tecrübesi  var. Citroen’in Genel Müdürlüğünü yaptığı dönemde de,  2000 lerden aldığı satış rakamlarını 10 küsür binli rakamlara çıkartmış ama bu dönemde geçirdiği bir rahatsızlık sebebi ile işinden ayrılmak zorunda kalmıştı.

Satış rakamlarının arttırılması konusunda konuşurken konuyu,  ülkemizde artık bir markanın iyi satışlar elde edebilmesi için önemli kriterlerden biri haline gelen dizel – otomatik ve bununla da alakalı olarak CX-5 e getiriyorum.

Nurkan Bey’de sektörün içinde olduğu için durumun fazlasıyla farkında ama Mazda gibi Japonya’da üretim yapan bir firmanın neden dizel otomatiğe bizim beklediğimiz bir oranda öncelik vermediğini rakamlarla anlatıyor.

http://www.mazda.com/investors/library/annual/2010/pdf/ar10_05e.pdf

Linkte ki raporda görüldüğü gibi Mazda, 2010 yılında 1.160.000 adet satış yapmış bir marka.  Bunun sadece 239.000 adedini yani %20 sini Avrupa’da satıyor. Avrupa’da satılan rakam önemli çünkü hem fiyat hem de vergi avantajı sebebi ile Avrupa dizele yöneliyor ( dizelin oranı %50 civarında ) . Oysa Mazda’nın satış yaptığı diğer pazarlarda dizel motorun oranı ya sıfır ya da çok düşük.

Bunun yanında Avrupa’daki otomatik şanzıman oranının da %50 lerde olduğu düşünüldüğünde Mazda’nın üretebileceği dizel otomatiğe talebin en fazla 60.000 olacağını kestirmek zor değil.  1.160.000 içerisinde 60.000. Yani sadece %5 . Bu da Mazda’nın neden bu konuda diğer Japon üreticiler gibi beklendiği kadar  acele etmediğini gösteren bir rakam ama bu Mazda bu konuya hiç eğilmiyor anlamına gelmiyor. Bilindiği gibi Mazda'nın SKYACTIV Teknolojileri yelpazesinde oldukça iddialı bir şekilde lanse ettiği SKYACTIV-Drive şanzımanı dizel motorları da kapsıyor.

Ardından konuyu CX-5 e getiriyorum ve aracın 2012 yılının ilk çeyreğinde Türkiye’de olacağını söylüyor Nurkan Bey. Dizel-otomatik diyorum . Gülüyor ve bu konuda henüz birşey söyleyemeyeceğini belirtiyor ama aracın benzin ve dizel motor seçenekleri ile geleceğini ekliyor.

En sık şikayet konularından birini gündeme getiriyorum. Mazda.com.tr web adresinin kendilerinde olmaması. Konu yargıda olduğu için yorum yapamayacağını ama sürecin ilerlediğini, en kısa zamanda hem kendi hem de müşterilerinin maduriyetlerinin giderileceğini umduğunu belirtiyor.

Sohbetimizin sonlarına doğru iki model yani Mazda5 ve RX-8 hakkındaki son bilgileri soruyor ve yerel bir depo olup olmayacağı sorusu ile sohbetimizi noktalıyoruz.

“Mazda5, deprem ve tsunami felaketi ile sevkiyatı geciken bir model olduğu ve müşterilerimizde bir beklenti yaratmamak amacıyla sitemizden şimdilik çıkartıldı. Elbette bu modeli getirteceğiz ve geleceği zaman tüm bilgiler tekrar sitemizde yer alacak.

Ama RX-8 konusunda maalesef iyi bir haber veremiyorum. Avrupa stoklarında kalan 10-15 araç dışında bir üretim belirli bir süre olmayacak çünkü RX-8 in o özel wankel motoru  Avrupa’nın şart koştuğu normları sağlamakta zorlanıyor ve  bu normları karşılaması için yapılan çalışmalar kısa sürede sonlanacak gibi görünmüyor.

Yerel depo konusunda gelince.  Herşey satış ile orantılı. Sahip olduğumuz satış rakamları göz önünde alındığında bizim için çok daha avantajlı olan Belçika depoyu kullanmaya bir süre daha devam edeceğiz ama satışları arttırdığımızda elbette yerel bir depo gerekliliği gündeme gelecek.Satışları da en kısa zamanda bayi organizasyonumuza yenilerini ekleyerek arttırmayı hedefliyoruz.”

Nurkan Bey’e bu keyifli sohbet, ayırdığı vakit, bize göstermiş olduğu ilgi ve samimiyeti için teşekkür ediyoruz

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Rica ederiz :)

Bu arada Nurkan Bey sitemizi vakit buldukça takip ediyormuş. Önceki buluşmalarımızdan da haberdar. Buluşma yaparsanız vaktim el verirse katılmayı çok isterim ama Mazda sahibi Nurkan Yurdakul olarak , Genel Müdür olarak değil dedi :D Yani katılırsa soru kabul etmeyecek haberiniz olsun :D

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Guest architect

Keşke Mazda Türkiye'nin LPG dönüşümüne bakışını da öğrenebilseydik bu söyleşide.Hiç de az olmayan LPG dönüşümü yaptırmış eski ve yeni kullanıcı varken, en azından sürekli mazda satın alan ve LPG dönüşümü yaptırmayı düşünen biri olarak , bu dönüşümü otomobillerimizi en iyi tanıyan, servisler ile dirsek temasında olan, garanti kapsamı dışına çıksak dahi olası sorunlarda Mazda'yı bizi dışlayıcı değil, anlayan taraf olarak yanımızda görmek istediğimi söylemek isterim.

LPG bu denli alternatif bir yakıt çözümü haline gelmişken ve Avrupa'da ingiltere Mazda 6 ve 3 modellerinde LPG dönüşümünü kendi kontrolunda ve küçük modifikasyonları ile müşterilerinin önün açarken neden Mazda Türkiye'de bu konuda bir çalışma yapmıyor diye insanın aklına takılıyor. Madem bu markanın en önemli tanıtım silahı mevcut kullanıcılar, firmanın mevcut kullanıcılara bu tip yardım ve jestlerde bulunması fayda-fayda ilişkisi açısından her iki taraf için de yararlı olacaktır.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Guest architect

Nurkan bey CX-9 da benzin mi LPG mi tüketiyor merak ettim. LPG dönüşümü yaptırmadıysa düşünüyor mu LPG kiti taktırtmayı aracına acaba?

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Konu çok önce dile getirildiği için aklıma gelmedi işin açıkçası ( LPG kullanıcısı olmama rağmen ) ama daha önce Cem Bey'e sormuştum ve iki sıkıntıdan bahsedilmişti.

1. Yapılan dönüşümün maaliyeti

2. Dönüşüm yapacak olan firmanın Türkiye menşeili olmaması durumunda yaşanacak problemler

Maaliyetten kasıt motorda değişmesi gereken parçalar, işçilik ve bir de üzerine LPG kiti maaliyeti. Buna ek olarak ÖTV. Bu durumda ortaya çıkacak olan mebla kimsenin kabul etmeyeceği bir mebla olacaktır.

Kiti Türkiye'de taktırmadığınız zaman da ( Avrupa'da dönüşümler Barselona'da yapılıyor denmişti çok önceki bir sohbetimde ) o kite burada kim bakacak, kim garantisini karşılayacak ve servis hizmetini verecek gibi sorular ortaya çıkıyor.

ÖTV konusu neden sorun olur açıklıyayım. Kanuna göre araç ile kullanıcıya teslim edilen herşey faturada geçmek zorunda ki ÖTV alınabilsin. Bu durumda zaten parçaları değişmiş, kit takılmış bir aracın maaliyetine bir de ÖTV eklenince fiyatın ne kadar artacağını varın siz düşünün.

Tabii bunlar uzun zaman önceki konuşmalar. Şimdi bu konuda başka fikirler ortaya atıldıysa bilemem. Belki Okan varsa bir duyum bize söyleyebilir.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Nurkan bey CX-9 da benzin mi LPG mi tüketiyor merak ettim. LPG dönüşümü yaptırmadıysa düşünüyor mu LPG kiti taktırtmayı aracına acaba?

Espiri olarak sordun diye düşünüyorum ama ben ciddiye alıp soruna soru ile cevap vereyim. Şirket arabasında benzini dert eder mi bir Genel Müdür ? :)

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

LPG ülkemizde marka imajını olumsuz etkileyebiliyor malesef, feribota binemezsin, alışveriş merkezlerine, residansların kapalı otoparklarına almazlar devamlı üvey evlat muamelesi sınırlamalar, yasaklar yani... Hem kraliçeyi duydum ama hiç  bizim devlet büyüklerinin araçlarına LPG taktırıp halkı teşvik ettiklerini duymadım dolayısıyla hal böyle olunca LPG ile vakit harcamak yerine Mazda'nın küçük hacimli Skyactive motorların bir an önce ülkemize getirilmesine çalışması daha faydalı olur kanaatimce...

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Guest architect

:) Söz konusu CX9 olunca benzinden artan para reklam bütçesinde epey iş görür de o yüzden sordum.

Nurkan bey söyleşide  "Önemli olan reklam bütçesinin azlığı çokluğu değil araç başına düşen reklam gideri, bu gideri çok arttırırsanız maliyet olarak yansır" demiş ya, CX9'un benzin tüketimi ile LPG tüketimi arasındaki fark yılda 30000 km yapsa yaklaşık 7000 TL eder ki internet üzerinde epey reklam yaptırır bu para. :)

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Guest architect

Bu kapalı otoparka girememe durumu da bize has bir durum. Örneğin İtalya'da LPG dönüşümlü araçlar Kapalı otoparklara girebiliyor. Havalandırma onagöre yerden emiş yapacak şekilde çözülüyor.Gerçi bizde 800 bin adet deposu 10 yıl ve üzerinde LPG kitli araç olduğu düşünülürse, beceremeyeceğimiz denetimler sebebi ile YASAKLAR icad etmek daha kolay oluyor sanırım.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Merak ediyorum bizim 3.7 motora yaptığımız muhabbeti, 4.6lık rençlere, land kruyzırlara, x5'lere, tuareglere vb. yapılıyor mu?

Böyle bir arabayı alıpta LPG peşinde koşanı sevgiyle kucaklayayım.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Guest architect

Küçük bir not:

Şu an benzinli olup 2.5 lt üzerindeki suv ve arazi araçlarının aktif kullanımdakilerinin neredeyse hepsi LPG dönüşümüne yönelmiş durumda. LPG esas bu araçlarda büyük para kazandırıyor. Şu anda 340-60 bin TL gibi rakamlara RANGE-PAJERO-LANDCRUİSER-X5 gibi araçların 8-10 yaşındaki modellerini alabiliyorsunuz ve bu parayı veren pek çok kişi de yılda en az 20000 km yapmak için bu araçları alıyorlar.E budurmda da yılda 7000 TL az akaryakıt parası ödemek demek az bir şey olmasa gerek.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Hiçbir şirket Genel Müdürünün altına verdiği araçta parayı gözetmez. Prestiji gözetir.

Reklam bütçesi ayrı bir mesele bu ayrı bir mesele.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Reklam konusunda Sn. Genel Müdür'ün verdiği cevap sanki bir kısır döngünün içindelermiş hissi uyandırdı bana...

Şöyle diyorlar:

"Önemli olan reklam bütçesinin azlığı çokluğu değil araç başına düşen reklam gideri, bu gideri çok arttırırsanız maliyet olarak yansır". 

Benim burdan anladığım Türkiye'ye gelen araç sayısı fazla olmadığından reklam verince araç başına düşen gider yüksek çıkabiliyor  , e peki reklam vermeden satışların nasıl artırılacağı düşünülüyor, siparişler artmazsa daha fazla araç gelirmi ülkemize ki reklam verince araç başına düşen reklam gideri yükselip maliyet olarak yansımasın, mesela bugün bir Jetta almaya gitseniz size yıl sonuna kadar bile size tarih veremiyorlar (6 ay sonrası)  "iptal olmadıkça araç yok"  diyorlar, diğer yandan görsel reklamlar tvde stadyumda halen her yerde karşımızda şimdi bunlar maliyet muhasebesi, pazarlama okumamışlar mı ya da en azından deneyimleri yok mu ?

Birde görsel reklamlardan ziyade , araçla müşterinin temas etmesi tercih edilmiş. Müşteri zaten caddelerde fazla olmayan aracın reklamını görmeden, radyoda duymadan, niye bayiye gelip de araçla temas etsin ki, hadi halka açık yerlerde bu teması sağladınız kaç kişi gördü,  sonuçda hangisi bilinen daha etkin bir yöntem...

Bence Skyactive teknolojileri Mazda için müthiş bir atılım fırsatı ama bu teknolojilerin kullanıcıya faydasının anlatılması daha bir önem taşıyor çünkü gördüğüm kadarıyla forumda bile hergün yazı gönderenler tarafından anlaşılmış değil Skyactive vizyonu, basit değil çünkü az yakıyor demekle bitmiyor.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Bunu ben de sordum kendisine. Bu bir kısır döngü değil mi dedim Nurkan Bey'de yazının içinde geçen ;

"Satışları da en kısa zamanda bayi organizasyonumuza yenilerini ekleyerek arttırmayı hedefliyoruz."

cümlesinin içindeki mesaj ile cevap verdi.

Yani reklamı ne kadar yaparsan yap, müşteri gideceği yakın bir bayi, bayiye gittiğinde ikna edecek bir temsilci bulamazsa bir anlamı yok. Reklamı yığınla yaptın ama satışa yansımadı o zaman ne olacak ? Maaliyet artacak.

Bahsettiğin araçların ucuz olduğunu düşünüyor musun ? VW grubunun fiyatlarına reklam giderlerinin yansımadığını sanmıyorum. Muhakkak bir katkısı vardır.

Ayrıca satış rakamlarını sadece reklama mal etmek de yanlış. Piyasanın nabzını ne kadar tutabildiğinle de alakalı. Bu konu ile ilgili yorumlar da zaten yazıda mevcut.

Satış rakamları bir yere gelene kadar biraz meşakkat çekileceği kesin. Nurkan Bey Citroen den örnek verdi bunu açıklarken.

"İlk işe başladığımda Citroen taleplerimize cevap vermekte gecikiyordu ama ne zaman satışlar 10.000 i aştı bu sefer onlar bize sormaya başladılar birşey isteyip istemediğimizi"

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

 Paylaş


×
×
  • Yeni Oluştur...