Jump to content

Bilgi Bankası

Mazda modelleri ve genel konularda teknik, modifiye dokümanları ve yorumlar
godless commie

Rot Ayarı Nedir?

godless commie | Teknik, |

Rot ayarının tanımının “ayar” sözcüğünün farklı uygulamalarını da kapsayacak şekilde yapılması en sağlıklı yaklaşım olacak galiba.

Bu bağlamda rot ayarı, kara taşıtlarının tekerleklerinin birbirleri ve üzerinde bulundukları yüzey ile olan geometrik ilişkilerini, bu ilişkilerin belirli amaçlar doğrultusunda optimize edilmesini ifade eden bir uzlaşmalar bütünüdür.

İşin uzlaşma kısmına girmek için biraz erken henüz.

Bir de, bu tanımı sadece otomobillerle kısıtlamak en iyisi, çok dallanıp budaklanmayalım.

En basit hali ile, sıradan bir oyuncak otomobili ele alalım. Dört tekerlek var, dördü de zemine 90 derece açı ile temas ediyor, aynı aks üzerinde olanlar birbirlerine paralel, aynı tarafta olanlar ise birbirlerine tamı tamına hizalanmış durumda.

Hayat bu kadar basit.
Değil!

Gerçek hayat dinamik değişkenlerle dolu da, ondan değil.
Viraja girerken dış kısımda kalan ön tekerlek üzerinde büyük bir yanal yük oluşur. Bu yük o tekerleği dışarı doğru bükmeye, kanırtmaya çalışır. Tekerleğin şaseye hareketli bağlantı düzenekleri ile tespit edilmiş olması da böylesi bir kanırtmaya izin verir. (Burada mümkün olduğu kadar kafa karıştırıcı değişkenleri ayıklayarak, sadece temel ögeleri ele almaya çalıştığım unutulmasın lütfen.)
Şimdi, bu dışarı doğru kanıran tekerlekteki lastiğin tabanının sadece dış kısmı yüzey ile irtibat halindedir, bu da tutunma dediğimiz o çok önemli özelliğin içine eden bir durum olur, siz direksiyonu çevirisiniz, araç viraja girmek yerine yarıçapı belçika kadar olan bir eğri çizmeye çalışır aklınca.

Bu ve bunun gibi trajik durumların engellenmesi için yukarıda sözünü ettiğim geometrik ilişkilerin hesaplanması ve uygulanması gerekir.

Burada toplamda 3 farklı değer vardır ki, bunları çoğu kişi ezbere bilir:
toe
caster
camber
thrust angle (üç deyip dört yazdığımın farkındayım, bir sebebi var.)

Toe, aynı aks üzerindeki tekerleklerin birbirleri ile olan paralellik ilişkilerini açıklar. Eğer birbirlerine paralel konumdalar ise, toe 0 olur, bu kadar basit.

Tekerleklerin ön kısımları birbirlerine daha yakın ise (kayak öğrenirken yapılan kar sapanı gibi, ama o kadar abartılı değil) toe eksi değerde olur ve sıfırdan ne kadar saptığını ifade edecek şekilde mm ya da inch şeklinde, ya da sıfır açısı ile yaptığı açı şeklinde ifade edilir. Dışarı bakıyorsa da tam tersi olur, artı değer verilir. (Çoğu kez kafa karıştırmamak adına + ya da - kullanılmaz, içeri ya da dışarı denir.) Bunlar genellikle küçük değerlerdir, en fazla 2-3 mm civarında oynarlar.

Toe ayarı bir aracın düz çizgiden ne şekilde sapacağını belirleyen, diğer bir deyişle dönmeye nasıl başlayacağı konusunda kişiliğini belirleyen ana unsurdur. Bir araç, doğru toe ayarı ile çok kıvrak ya da çok hantal hale getirilebilir.
Yaygın inanışın aksine, arka tarafında kamyon dingili gibi yekpare bir aks olan ilkel araçlar haricinde, tüm araçlarda toe ayarı hem ön, hem de arka tekerlekler için söz konusudur. Arka toe ayarı çok baba bir konudur, aracın kişiliğini değiştirebilirsiniz, o derece.

Genel bir kural itibarı ile üreticiler, arkadan çekişli araçlarda toe içeri, önden çekişlilerde de toe dışarı yaklaşımını benimserler. (detaya girmiyorum, ağırlık dağılımından moment’e, initial bite’dan positive deflection’a kadar yazarsam, burada sabahlarız ).

Üreticilerin en kolladığı nokta, sattıkları ürünün “bu araba adam öldürür” şekline kötü bir şöhrete sahip olmaması, lastiklerini ve yakıtını mal bulmuş gibi har vurup harman savurmamasıdır. O yüzden, toe ayarını araç çok kıvrak olmayacak şekilde belirlerler.

Sırası geldi, iki kavram daha var: kafadan kayma ve kıç atma.

Bunlara bu işin icat edildiği dilde sırası ile understeer ve oversteer deniliyor. Birincisi, siz direksiyonu kırdığınızda aracın nazlanarak dönmesi, ya da düz çizgiden ayrılmak konusunda daha isteksiz davranması, ikincisi de, yine direksiyonu kırdığınızda aracın dönmek konusunda aşırı istekli davranması şeklinde açıklanabilir. Yarış çevrelerinde understeer için virajdaki iç bariyere kafadan girmek, oversteer için ise aynı bariyere aracın dışarı doğru savrulan kıçı ile toslamak da denir.

Haa!, bunun arası yok mu? var… Orası nirvana işte, ama üretici ortalama sürücünün kontrol kaybetme riskini almaz, basar understeer ayarını.

Arka tekerleklerin toe ayarı da mühim demiştik, bu ayarı seri üretimde kullanan ilk marka, Honda oldu. Daha doğrusu, Honda’nın yurdum dahilinde mevcut bulunmayan üst markası Acura’nın seksenli yılların sonlarında piyasaya sürdüğü NSX modeli.

Arka tekerleklerde çok az içeri toe, aracın yol tutuş karakteristiğinin içine bir kutu çatapat atıp fitilini de yakar. O ne kıvraklıktır, o ne kararlı bir viraj başlangıcıdır, o ne güzel bir yol tutuşudur, deneyen bilir, ama işin dezavantajı da var.

O kısım sonra.

Uzlaşma kısmı da sonra demiştim ya, dezavantajlar da orada olacak.

İşin komik tarafı da, toe en önemli unsurdur, ama toe ayarı en son yapılır. Her şey biter, sonra toe için kollarınızı sıvarsınız.

Gelelim caster açısına.

Bunu anlatmak kolay değil.
Bir bisikletin ön çatalını düşünün. Tekerlek, bu çatal ile bisikletin kendisine belli bir açı ile tespit ediliyor. Şimdi, bu çatalı alın, arkaya bakacak şekilde ters döndürün kafanızda. Tıpkı bir alışveriş arabasının tekerlekleri gibi olsun mesela.

Bu çatal – ya da dikme öne doğru açı yaptığı için, tekerlek düz çizgiden saptığında ilk konumuna getirmeye çalışacaktır. Çevirdiğiniz direksiyonu bıraktığınızda kendi kendine toplamasının geometrik açıklaması da tam budur işte. Camber ayarının asıl amacı, sürüş kolaylığı ve emniyettir.

Diyelim ki yan yoldan ana caddeye çıktınız, o direksiyon kendisini toplamaz ise en dış şeritteki araca giydirme olasılığı yüksek olacaktır. Caster'in var oluş nedeni bununla kısıtlı değildir sadece. Düz yolda aracın kararlı seyir etmesi, aklına geldiği gibi sağa sola sapıtmaması da kısmen caster açısının marifetidir.

Caster açısının da getirdiği dezavantajlar var, ona da sıra gelecek.

Gelelim camber açısına… tanımın açılışını dış ön tekerleği dışa kanırdığı için virajda abukluk yapan bir örnek ile yapmıştım, o ruhla devam edelim.

At, bisiklet, koşan insan, kayakçı ve daha niceleri iş dönmeye gelince içe doğru yatarlar. burada hem zemine binen yüklerin vektörel bileşenleri, hem de merkezkaç kuvveti devreye girer. ama önemli olan o vektörel bileşenlerdir.
Biz de, dönmeye çalışan bir aracın dışarıdaki tekerleklerini içeri yatırabilirsek, hem yük binmesinden dolayı meydana gelen kanırmayı telafi ederiz, hem de o merkezkaç ilkesi ile ortaya çıkan "G" yükünü zemine daha başarılı bir şekilde aktarabiliriz.

Bunu elde edebilmenin en kestirme yolu da tekerleklere üst kısımları içe doğru bakacak şekilde bir açı vermektir. Bu sayede viraja girmeye hazır olurlar. (burada işi basit tutmak adına daha fazla ayrıntıya girmiyorum. ayrıntıya sonra gireceğim.)

Camber açısı da, statik halde iken yere 90 derece ise 0 derece olur. Tekerleklerin üst kısımları içe bakıyorsa negatif, dışa bakıyorsa da pozitif camber açıları elde edilir.

Genel bir kural vardır: arka tekerleklerin negatif camber açısı, önlerden daha az olur. Bunun nedeni de, asıl dönme yükünü ön tekerleklerin çekiyor olması, fazla arka camber açısının düz çizgi kararlılığına olumsuz etkisi, lift over steer, throttle steer gibi bu tanım çerçevesinde fazla egzotik kalacak unsurların da hesaba katılmasıdır.

Geriye thrust angle kalıyor.

İtiş açısı diye bir tarafımdan sallayarak çevireceğim bu unsur, bu tanım dahilinde açıkladığım ve yer veremediğim tüm geometrik ve dinamik unsurların bir araya geldiğinde, aracın ivmelenmesi sırasında düz çizgi kararlılığını ne şekilde etkileyeceğinin ifadesidir. Gaz verince düz mü gider, sapar mı sorusunun cevabıdır. İki dingilin paralellik ilişkisi, diferansiyelin nerede ve açık mı kilitli mi olduğu, açık diferansiyelde hangi tarafa aktarma önceliği verildiği, aracın önden mi arkadan mı çekişli olduğu, sürüş yüksekliği, süspansiyon karakteristikleri vs. thrust angle üzerinde şu veya bu şekilde etkisi olan unsurlardır.

Bu konuda mutlak bir değer olmadığı gibi, araçtan araca değişiklik gösterebilir ve kabul edilebilir bir açı aralığı da vardır.

Buraya kadar her şey güzel, ama hala buzdağının görünen kısmının dörtte birini kapsıyor.

Bu değerlerin kararlaştırılmasındaki en büyük unsurlardan biri, lastik ömrünün azamiye çıkarılmasıdır.

Evet… adam otomobil üretip dünya paraya satıyor, ama sen o araç ile mekanik özelliklerini sonuna kadar zorlayıp viraja giremiyorsun. Yoksa, o lastikler üç ayda kabak gibi olur.

Tüm dünyada, bu değerlerin lastik ömrüne bağlı kalmadan hesaplanıp optimize edildiği seri üretim otomobil sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Sağır, can sıkıcı ve heyecansız otomobil üretimi esastır.

Diğer önemli bir unsur da, işin dinamik boyutudur. Araç yüklendiğinde, (pazar günü kaynananızı gezdirdiğinizi düşünün ), fren yapıldığında, viraja girildiğinde, tümsekten geçerken, hızlanırken, süspansiyon boyu sürekli değişir. Tekerlekler aşağı yukarı hareket ettiğinde bu açılar sapıtır, bazı durumlarda istenmeyen sonuçlar doğurur. Örneğin; ön süspansiyon sıkıştığında (burnun alçalması gibi düşünün) toe açısı arzu edilenin çok ötelerine geçebilir (bump steer demeye çalışıyorum burada), bu da fren altında viraja giren bir aracın bir anda çok acaip davranmasına yol açabilir.
Ya da, caster açısı gereğinden fazla olabilir. Bu aracı düz yolda tutar da, bu sefer direksiyonu çevirmek için daha fazla çaba gerektirebilir.

Camber açısı çok nazlıdır. Süspansiyonun hareketine göre birkaç derece birden değişebilir bir anda.
Yanlış camber açısı gibi aşırı toe açısı da lastikleri kısa sürede haşat eder.

Tercih edilen sürüş yüksekliği, fabrikanın verdiği ayarların artık anlamsız hale gelmesine, uygulanamaz hale gelmesine, uygulanabilse dahi işe yaramamasına yol açabilir.

En önemli değişkenlerden biri de lastiktir. Değişik karakterli lastikler mevcut ayarlarda radikal değişikliklerin yapılmasını gerektirebilir.

İşte bunar hep dezavantaj ve uzlaşma durumları…

İdeal ayarların bulunması için izlenecek en sağlıklı yol ise zahmetlidir.

Önce ne tür bir süspansiyon kullanacağınıza karar verirsiniz.

Sonra bir adet pyrometer edinirsiniz. Pyrometer, lastiğe temas ederek sıcaklığını ölçer.
Aracın sürüş yüksekliği için gerekli ayarları yaparsınız.
kullanacağınız lastikleri seçersiniz.
Kaba bir ayar yapıp, geniş ve düz bir mekan bulursunuz, bu mekanda sprey boya ile yaklaşık 30 metre çapında bir daire çizersiniz.
Bu çizgiyi takip ederek kontrolü kaybetmeyeceğiniz en yüksek hızda en az 5 tur atarsınız. Durup hemen inersiniz, dört lastiğin zemine basan kısımlarında, iki kenar ve tam orta olmak üzere üçer sıcaklık ölçümü alırsınız. Aynı işlemi ters tarafa dönerek yaparsınız.

Burada amaç; lastiğin sırtının mümkünse tümünün zemin ile temas etmesini sağlamaktır. En iyi yol tutuşunu bu şekilde elde edersiniz.

Sıcaklık ölçümleri de size lastiğin neresinin zemin ile temas içinde olduğunu ve ilerleme açısının doğru olup olmadığı hakkında etraflıca bilgi verir.

Bu bilgilere dayanarak kendi toe, caster ve camber değerlerinizi hesaplayabilirsiniz. Bubba Racing’den Mclaren’e kadar herkes böyle yapıyor bunu.

Ben fabrikanın yazdığı değerleri unuttum bile. Çok sevdiğim ve işini aslanlar gibi yapan bir yer buldum, senelerdir tüm değerleri güzelce kağıda basıp yanımda götürüyorum, adamlar ben aracın içinde oturup çayımı içerken milimi milimine ayar yapıyorlar.

Çayımı başka yerde de içerim ama, ayar yapılırken sürücü koltuğundaki o 80 kg önemli.
Yolda boş gitmiyor araç, di mi?
GOKHAN06
YIKAMA
Öncelikle yıkama mevzusundan başlayalım. İlk başta elimizde ki fırça ve süngerleri (sünger fırçaya nazaran aracı daha fazla çizer sebebi ise hem yapısı hemde içine alıp geri bırakamadığı tozlar ve pislikler) çöpe atalım Araç yıkamak için üretilen mikrofiber eldivenlerden veya yün eldivenlerden edinelim ve mutlaka çift kova yöntemi ile işe başlayalım. Bu hususta ikinci önemli konu ise şampuan, bende bu hobiye başlamadan önce aracımı bulaşık deterjanı ile yıkıyordum ama sonradan aracın bulaşık olmadığını fark ettim Bu bulaşık deterjanı uzun vadede verniğe ciddi zarar veriyor. O nedenle güvenilir bir firmanın elle yıkama şampuanından muhakkak edinmek gerek. Aracımızı bu şekilde yıkadıktan sonra aracı çizmeyecek mikrofiber bir kurulama bezi ile fazla bastırmadan kurulayacağız. (yazının devamında bu kurulama işine minimum çaba harcamanın yollarını da göreceksiniz) Son olarak benzinliklerde ki otomatik yıkama makinesinden şiddetle uzak durun. Tabi bu yıkama işinin daha sağlıklı yolları var ama biz maliyeti en düşük olanı ile işe başlayalım gerisi sonra maddiyata göre gelebilir.
KİL
Kil uygulamasını ortalama 6 ayda bir yapmak gerekir. Aracınızı yıkadıktan sonra boyaya elinizi sürdüğünüzde elinize pıtır pıtır bir şeyler geliyorsa kil vakti gelmiş demektir. Kil tamda bu kirleticileri temizlemek için kullanılır. Bu tip kirleticiler yıkamayla veya polisajla gitmezler hatta kil uygulaması yapmadan polisaj yaparsanız çizikleri alayım derken boyaya zarar verirsiniz. Kilin fiyatı ortalama 100 gr. 20-30 tl.dir ve 100 gramla 4 sefer iş yapar her seferinde bölünerek 25 gr. harcanır iş bittikten sonra atılır. Tabi atmadan önce jantlara da uygulayabilirsiniz.
POLİSAJ (Çizik giderme)
Aracımızı doğru bir şekilde yıkar ve korursak bu aşındırma işlemine duyacağımız ihtiyaç minimuma iner. Polisaj işlemi ile aracın verniğinde ki dairesel ve kılcal çizikler alınır. Polisaj çeşitli polishlerle (pasta) yapılır ve makine ile yapıldığında çok çok daha iyi sonuçlar alınır. Çoğu kişi bu işlemi yapmaktan çekinir ama inanın aracı bulaşık deterjanı ile yıkarken verdiğimiz zarardan daha güvenli bir işlemdir (Bilen kişiler tarafından uygulanırsa). Boyamız daha doğrusu verniğimiz doğru uygulama ile bize ortalama 20 yıl hizmet eder. Makine ile yapılan uygulamalarda çeşitli pedler kullanılır. Bu polish ve pedlere zamanı geldikçe daha fazla değiniriz zira şimdi konu çok uzar.
BOYA KORUMA
Belki de işin en zevkli kısmı Waxlar, sealantlar ve yeni yeni tanınmaya başlayan nano ürünler. Her yıkama sonrasında kullanacağımız hızlı cila diye tabir edilen ürünleri de bu gruba alabiliriz ve glazeleride tabi ki. Şimdi bunları da dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım.
İlk olarak glazeden başlayalım. Glaze, araca wax veya sealant uygulaması öncesinde uygulanır. Polisajı özenle yapılmış olan araç öncelikle ipa (izopropil alkol) ile güzelce silinerek boya polish kalıntılarından temizlenir, bunun nedeni uygulayacağımız ürünün verniğe tutunmasını sağlamak aksi takdirde uygulayacağımız üründen verim alamayız. İpa 1'e 1 sulandırılarak bir fısfıs şişe yardımıyla her panele 3-4 fıs sıkılır ve silinir hatta işin garanti olması için ben bu işlemi 2 tur yapıyorum, neyse böylelikle ipayıda anlattık konumuza dönelim Glaze araca daha derin bir parlaklık kazandırır amacı budur ama açık renk araçlarda pek verim alamazsınız o nedenle koyu renk araçlar için tavsiye edilir.
Bizi daha çok ilgilendiren bölüm ise wax ve sealant. Boyayı korumak için edineceğimiz bu ürünlerden bir tanesini kullanmak kafidir çünkü ikisi de aynı işi görür.
Wax daha doğal yapıdadır daha sıcak bir parlaklık verir ama ömrü kısadır. Lakin bu işlere kendinizi kaptırırsanız zaten en kötü 2 ayda bir uygulama yapacağınız için ömrü pekte umrunuzda olmaz
Sealant ise sentetik polimer içerir. Dayanıklılığı waxa nazaran daha uzundur. Sonuç olarak kullanacağı malzeme kişinin tercihine kalıyor. İkisi de boyayı korumak amacı ile kullanılıyor. Ayrıca ikiside aşındırıcı içermez yani korkmadan istenilen sıklıkta uygulanabilir.
Boyayı korumaktan kastımız, en başta güneş ışınları, kuş pisliklerinin vernikte uzun süre kalması durumunda oluşturduğu yanıklar kötü hava koşulları ve birazda yıkamadan kaynaklı çizilmeler. Peki başka ne işe yarar derseniz yukarıda bahsettiğim araç yıkama işlemi sırasında suyun kayıp gitmesini sağlar böylelikle kurulama için daha az efor harcar ve kurulama sırasındaki çizilmeleri de minimuma indirmiş oluruz.
Hızlı cilalar ise var olan koruyucu katmanın ömrünü uzatıyor. Araç ıslak haldeyken uygulananlar aracın kurumasını kolaylaştırıyor.
Nano ürünler ise waxdan sealantdan hem çizilmelere karşı dayanıklılık hem de ömür olarak çok daha iyilerdir. Uygulaması ise daha zahmetlidir ayrıca tedarik etmekte günümüz de zor ama imkansız değildir (bu yazıyı yazdıktan kısa bir süre sonra tedarik sıkıntısı kalmadı ). Nano ürünler hemen her yer için mevcut, boya, cam, jant, döşeme vs. biz şimdilik boya kısmına değinelim. Kaliteli bir nano üründen süper sonuçlar alınıyor. Resmen verniğin üzerinde bir kat daha vernik oluşturup her türlü dış etkenden aracı koruyor. Yukarıda bahsettiğim kılcal, dairesel çizikler minimuma iniyor ve nanonun üzerinde kalıyor. 2 yıla kadar dayanıklılık öngörülüyor. Nano ürünlerin üzerine sadece 6 ayda bir kendine özel sealantın uygulanması öneriliyor uygulaması hızlı cila gibi kolay oluyor.
Her nano yazan ürüne kanmamak gerekiyor, piyasada adı nano olan bir dünya ürün var ama sadece isimleri nano.
Şimdilik burada noktalayayım, bayağı uzun oldu sıkılmayın Ama gerek işlem detayları gerek ürün tavsiyeleri için her daim bilgim yettiği kadar yardıma hazırım.
MazdaClubTR
Sade ve hafif Jinba Ittai –at ve binicisi bütün halinde- eğlencesi günümüz ihtiyaçlarına uyacak şekilde spor araçta yeniden vücut buluyor
Tüm araçta bulunan ideal yapıların izinden giderek çıkış modeli neslinden 100 kg daha hafiftir
Teknoloji harikası ekipmanlarından bazıları şöyledir: Araç içi akıllı telefon internet erişimi MZD Connect
i-ACTIVSENSE gelişmiş güvenlik teknolojisi
MX-5’in bugüne kadarki en gelişmiş insan-makine ara yüzü

[*]Ultra sportif yeni KODO tasarımı
[*]Güz döneminde Avrupa’da satışa sunulması planlanıyor



Ürün Konsepti

Aşağıdaki özellikleriyle sürücülere keyif veriyor ve sürücülerin hisleri ve duygularına hitap ederek roadster deneyimini maksimuma çıkarıyor: Tarz ve hareket arasındaki zıtlığı her açıdan ifade eden gövde yüzeyleriyle birlikte nefes kesen sağlam bir tasarım
Üstün Jinba Ittai hissiyle her sürücüyü baştan çıkaran deneyim
Heyecan veren yeni ve evrensel roadster deneyimi

[*]Aynı zamanda günümüz teknolojisi ve taleplerini de karşılıyor



Gövde

Mazda’nın ödüllü KODO – Hareketin Ruhu tasarımının aşırı sportif ve eşsiz yorumu
Hafifçe arkaya doğru kayan kabin ve kalça noktaları düşürülmüş koltuklarla her zamankinden daha dinamik
Kapı döşemesine uzanarak aracın içi ve dışı arasındaki sınırları kaldıran gövde panelleri
Işığın açısı ile değişen ve arabanın canlı gibi görünmesini sağlayan gövde yüzeylerindeki yansımalar


Kabin

Aşağıdaki özelliklere sahip, tamamen roadster zevkini yaşatmak üzere tasarlanmış bir kabin: Kapı kaplaması şeklindeki gelişmiş rüzgar kontrolü ve yukarıdan aşağı rüzgara göre tam olarak optimize edilmiş daha küçük kelebek camları
İster müzik dinlerken ister telefonla konuşurken net ses veren yeni kafa desteği hoparlörleri
Otururken bile kolay çalıştırılabilen bir yumuşak tavan

[*]MX-5’in özgün Jinba Ittai özelliklerinden olan kabin küçük ve rahattır fakat sürücünün odaklanmasını sağlayan bir simetriye sahiptir.


Bağlanabilirlik, işlevsellik & donanım:

MZD Connect, sürüş sırasında güvenli ve kolay internet ve iletişim hizmetleri sunmak için akıllı telefonla uyumlu olarak çalışan Mazda’nın yeni nesil bağlantı sitemi
MX-5’in en gelişmiş ve oldukça ergonomik bir düzene sahip insan-makine ara yüzü
Sürücünün sabit ve konforlu bir şekilde oturmasını sağlayarak optimum şekilde konumlandırılmış pedallar, kontrol düğmeleri, göstergeler ve diğer ekipmanlar


Güç Aktarma Organları

MX-5’in ön ortaya konumlanmış motorunu ve 50:50 ön-arka ağırlık dağılımlı arkadan çekişli sürüş düzenini destekler
Doğrudan tepkisellik ve sütün çeviklik sunmak adına MX-5 için özel olarak modifiye edilen iki adet hafif SKYACTIV-G benzinli motorlarından biriyle çalışır SKYACTIV-G 1,5: 7000 devirde 96 kW/131PS
SKYACTIV-G 2,0: 6000 devirde 118 kW/160PS

[*]Özel olarak ayarlanmış altı vitesli düz veya otomatik şanzıman seçeneklerinden biriyle çalışan, SKYACTIV-MT’nin patentli kısa ve canlı vites geçiş stroku özelliğine sahiptir



Şasi ve gövde

Üstün Jinba Ittai deneyimini yeni bir seviyeye çıkarmak için doğru tepkisellik ve doğu yol tutuşu sunar
Bugüne kadarki en düşük ağırlık merkeziyle ve düşük ağırlık merkezine mümkün olan en yakın şekilde maksimum konsantre ağırlık miktarıyla harika ön-arka ağırlık dağıtımı yapar
Sürücünün sert frenlerde bile sabit oturma şeklini korumak adına üstün kontrol ve verim için optimize edilmiş fren sistemi
Önde çift salıncaklı ve arkada çoklu bağlantı düzeneğini kullanarak hafif fakat aşırı dayanıklı süspansiyon


Güvenlik

i-ACTIVSENSE aktif güvenlik teknolojisi ve Mazda Proaktif Güvenlik felsefesiyle birlikte hareket eder, bu felsefenin amaçları şunlardır: Riskleri önceden belirleyerek kaza olasılığını en aza indirmek
Sürücünün aracı güvenli bir şekilde sürebileceği koşulları maksimum seviyeye çıkarmak

[*]Çok kademeli bir pasif güvenlik yaklaşımı vardır:
Üstü açık gövdeyi daha da güçlendiren ve çarpışma etkisini emen SKYACTIV Teknolojisi sayesinde hiç olmadığı kadar güvenli
Baş koruma fonksiyonuna sahip SRS yan hava yastıkları özellikli




MazdaClubTR
Mazda, ortalığı kasıp kavuran özellikleriyle sektörün en hızlı büyüyen sektörünü silkelemeyi hedefliyor: KODO'dan esinlenilmiş gövde tasarımı
Üstün dinamik performansı için SKYACTIV Teknolojisi, Mazda'nın patentli sportif kullanımı ve hibrid düzeyinde yakıt tasarrufu
Son aktif güvenlik yenilikleriyle birlikte internet bağlantısı.

[*]Araç, Mazda’nın yeni nesil AWD sistemi veya yakıt tasarruflu FWD olarak mevcut
[*]Yaz başında Avrupa’da satışa çıkması planlanıyor


Gövde

Diğer yeni nesil modellerle birçok KODO tasarım özelliğini paylaşırken, Mazda CX-3’ün ödün vermeyen gövde tasarımı kaliteyi, hız hissini, özünü ve amacını açıkça ifade ediyor.
Belirgin ön kısım ızgara merkezine yerleştirilmiştir ve gümüş renginde yedi uç ise krom imza niteliğindeki kanatlar boyunca farlara kadar uzanarak konsantre enerji görünümü sağlar Güven uyandıran yüksek bir burun kısmı
Bir yırtıcının bakışlarını andıran tam LED farlar*
İmza niteliğindeki kanat kısmını far ünitesi içinde aydınlatan geleceğin ışık yönlendirme teknolojisi

[*]Arka park kamerası gibi özellikleri gizleyen tarz sahibi bagaj kapağı
Aracın sportif her yerde kullanılabilme özelliğini vurgulayan çift egzoz borusu

[*]Arka birleşik lambalar, farları yansıtan bir şekilde gövdeden bagaj kapağına kadar uzanır
[*]18 inç alüminyum jantlar, top metal grisi metalik konturlu yüzeylerle kontrastlık yaratan dış kaplamaya sahip beş set ikili jant koluna sahiptir
Ayrıca daha basit ve cesur görünümüyle 16 inç alüminyum jantlar veya 16 inç çelik jantlar da mevcuttur



__________________
*Bulunabilirlik durumu, trim düzeyine ve piyasaya bağlıdır.

Seramik Grisi Metal, Ateş Kırmızısı, Kutup Beyazı, Jet Siyahı, Derin Mavi, Meteor Grisi, Titanyum Grisi, Dinamik Mavi ve Kristal Beyazı dahil olmak üzere dokuz gövde rengi bulunuyor.

İç Tasarım

Kabin, SUV'lerin ve normal araçların en iyisini bir araya getiriyor. Sonuç: crossover özgürlüğü ve üstün görünürlük sayesinde sınırsız eğlence, aracın daha geniş bir sınıfı hatırlatan eşsiz ergonomik kabin konforu, esnek ve pratik bagaj.
Tasarımcılar, aşağıdakiler dahil CX-3’ün gövde tasarımını yansıtan yeni ve radikal bir kabin tasarladılar: Devamlılığı sağlamak için bir araya getirilmiş kalitenin el yapımı düzeyine çıkarıldığı kabin elemanları
Deri dokusu görünümüyle tamamlanmış olan CX-3’e özel gösterge paneli başlığı

[*]Sınıfının en iyisi sürücü koltuk ayarı: 260mm ön-arka mesafesi, 40mm dikeylik, 45mm direksiyon simidi eğimi ve 50mm teleskopik mesafe
[*]Sınıfının en iyisi ön omuz mesafesi ve bacak mesafesi
[*]Üç döşeme çeşidi* sunuluyor:
Siyah Lux Suede® kaplama ve koyu kırmızı vurgularla birleştirilmiş beyaz deri ve alüminyum görünümlü cilasıyla metalik paneller
Yine kırmızı vurgularla birleştirilmiş siyah suni deri ve koyu gri kumaş döşeme ile kırmızı dikişli siyah pamuklu dekoratif panel
Gümüş renk vurgular, koyu kırmızı klima kontrol çerçeve halkaları ve gümüş renk dikişli siyah dekoratif panelin yanı sıra iki farklı kumaş döşeme kombinasyonu da mevcut

[*]Esnek 350 litrelik bagaj, arka koltukların yatırılmasıyla** 1,260 litreye çıkıyor


__________________
*Bulunabilirlik durumu, trim düzeyine ve piyasaya bağlıdır.
** Alt bagaj dahil DIN hacimleri

Bağlanabilirlik, İşlevsellik ve Donanım:

Emniyet ve kullanışlılık, Mazda’nın yeni nesil insan-makine ara yüzünün önceliklerini oluşturuyor. Buradaki amaç, maksimum konfor ve minimum göz hareketi veya fiziksel hareketle birlikte sürücünün CX-3’ün çok çeşitli teknolojilerinden yararlanmasını sağlamaktır.

Sürücünün kendi gövdesinin bir parçasıymış gibi konumlandırılmış önemli kontrollerle (örn. Pedallar, vites, döner kumanda) birlikte sürücü odaklı düzen
Bu segmentteki ilklerden biri olan göz hizasında Aktif Sürüş Ekranı*
Orta konsolun üzerindeki panele yerleştirilmiş olan 7 inç dokunmatik gösterge paneli*
Navigasyon sistemi*
Sürücünün gözünü yoldan ayırmadan sürüş yapmasını sağlamak için tasarlanmış olan merkez konsoldaki döner kumanda
Sürüş sırasında emniyetli ve kolay internet erişimi için MZD Connect* akıllı telefon bağlantı sistemi
Subkompakt Mazda’da bir ilk olan ve CX-3 ile kompakt kabini için özel olarak geliştirilmiş olan yedi hoparlörlü BOSE® premium ses sistemi*

__________________
*Bulunabilirlik durumu, trim düzeyine ve piyasaya bağlıdır.



Güç Aktarma Organları

SKYACTIV güç aktarma organları seçeneği, Mazda CX-3'ün güçlü doğrusal hızlanma ve güçlü torkla birlikte sürücünün doğal sürüşü hissedeceği şekilde sunulmasını sağladı.

SKYACTIV-G 2.0 direkt enjeksiyonlu benzinli motor
Üstün doğrusal performans ve muhteşem gerçek yakıt tasarrufu için “doğru şekilde boyutlandırılmıştır” ve doğal soğutmalıdır
Seri üretim modellerinde dünyanın en yüksek* sıkıştırma oranı (14.0:1)
Standart i-stop rölantide durdurma sistemiyle birlikte CX-3 için iki versiyon halinde sunulmaktadır ve Mazda’nın eşsiz fren enerjisi rejenerasyon sistemi olan i-ELOOP'un son versiyonuyla birlikte de mevcuttur

Güç çıkışı:
FWD: 6,000 devirde 88 kW/120 PS & 2,8000 devirde 204 Nm
AWD: 6,000 devirde 110 kW/ 150 PS & 2,800 devirde 204 Nm

Yakıt tüketimi & CO2 emisyonu**:
5.9l/100km & 137g/km (altı vitesli düz şanzımanlı FWD)
5,8l/100km & 136g/km (altı vitesli otomatik şanzımanlı FWD)
6,4l/100km & 150g/km (altı vitesli düz şanzımanlı AWD & i-ELOOP)
6,3l/100km & 146g/km (altı vitesli otomatik şanzımanlı AWD & i-ELOOP)

Emisyon sınıfı: Euro 6

SKYACTIV-D 1.5 temiz dizel
Yepyeni Mazda2’de yer alan versiyonu gibi, aşağıdaki özellikleri sayesinde hibrid türü yakıt ekonomisi ve düşük vuruntulu işletim sunar: Düşük 14.8:1 sıkıştırma oranı
Soğuma kayıplarını azaltmak adına özel yanma odası ve yakıt enjeksiyon sistemi
Çeşitli türbin geometrisiyle kompakt ve yüksek verimli turboşarj

[*]Dünyanın en hızlı dizelde yeniden başlama sunan standart i-stop rölantide durdurma sistemi


Güç çıkışı:
4000 devirde 77kW / 105PS ve 1600-2500 devirde 270Nm

Yakıt tüketimi & CO2 emisyonu**:
4,0l/100km & 105g/km (altı vitesli düz şanzımanlı FWD)
4,7l/100km & 123g/km (altı vitesli düz şanzımanlı AWD)
5,2l/100km & 136g/km (altı vitesli otomatik şanzımanlı AWD)

Emisyon sınıfı: Euro 6

SKYACTIV-Drive altı kademeli otomatik
Düz şanzımanın doğrudan hissini verir, kusursuz sıfırdan hızlanma ve muhteşem yakıt tasarrufu özelliği bulunur
Hızlanma basıncına tepki olarak daha fazla tork için ”spor” moduna geçmeyi sağlayan Sürüş Seçenekleri değiştirme (benzinli modeller) özelliğine sahiptir

SKYACTIV-MT altı kademeli manüel
Kısa, canlı ve sorunsuz vites değişimi için kilit bilya tipi senkronizasyon özelliğine sahip kompakt hafif şanzıman
Kusursuz çalışma için kısa mesafeli şaft ve büyük düşme açısı

__________________
* Şirket içi verilere göre Şubat 2015 itibariyle
** Kombine çevrim için Mazda şirket içi rakamları


Şasi ve gövde

Sınırsız ve ilham verici hareket kabiliyeti sunmak için tasarlanmış olan Mazda CX-3, hem önden çekiş (FWD) hem de dört çekiş (AWD) seçenekleriyle mevcuttur. Yeniden tasarlanmış süspansiyon, güven ve ilham veren yol tutuş ile yol dengesi sunarken hem güçlü hem de hafif SKYACTIV-Gövde ise mükemmel çarpışma koruması ve daha fazlasını sunuyor.


SKYACTIV-Şasi
Şasi ve gövde
CX-3’ün daha fazla ağırlığı, yüksek ağırlık merkezi ve daha büyük güç aktarma organları için Mazda2’den uyarlanmış elektrik destekli direksiyon sistemi
Özgürlük sunan yeni nesil AWD sistemi özellikleri ise şöyle:
Sürücünün hareketlerini ve sürekli değişen yol koşullarını izlemek için 27 sensor sinyaliyle çalışan ve anlık olarak doğru tekerleklere güç ileten yenilikçi önden kayma tespit uyarı sistemi
Hangi tekerleğin ne kadar yol tutuşuna ihtiyacı olduğunu belirleyen ve otomatik ve anlık olarak her bir tekerleğe doğru miktarda tork ileten aktif tork kontrol bağlantısı

SKYACTIV-Gövde
Sınıfındaki en hafif gövde olmasına rağmen üstün güç ve çarpışma emniyeti
Daha büyük benzinli motoru tutması için Mazda2 ve daha fazlasına uyarlanmış benzer NVH ölçümler, en az ağırlıklı AWD ve yüksek frekanslı ses söz konusu olduğunda CX-3’ü C segmentiyle eşit düzeye taşıması
Gövde altında doğru hava akışı sağlamaya ve aşağıdaki özelliklerle gövde arkasında birleşen yukarı ve aşağı akış dengesini geliştirmeye dayalı aerodinamik konsept:
Ön tamponlardan D sütun süslemelerine kadar araç çevresinde hava akışını arttırmak için şekilleri optimize etme
çeşitli şasi korumaları ekleme

Güvenlik
Mazda CX-3’ün önemli i-ACTIVSENSE aktif güvenlik teknolojisi, Mazda’nın ilk küçük SUV'sinin ardındaki sınırsız hareket kabiliyeti konseptinin diğer bir özelliğidir.

Aktif güvenlik teknolojisi*
Mazda Radar Sabit Hız Kontrolü (MRCC), güvenli bir takip mesafesi sürdürmek için gaz ve freni ayarlayarak önceki araçların hız ve mesafesini takip etmek için 76GHz radarı kullanır.
Mesafe Tanıma Destek Sistemi (DRSS), radar ölçümlerine dayalı olarak ve CX-3’ün çok fazla yaklaşması durumunda ikonu yakıp söndürerek öndeki araçlarla olan mesafeyi görüntüler.
Önde Bulunan Engel Uyarısı (FOW), DRSS’nin çarpışma riskinin arttığını tespit etmesi durumunda sürücünün önleyici eylem gerçekleştirmesi için alarm sesi çıkarır.
Akıllı Fren Desteği (SBS), yolda araç veya engel olup olmadığını tespit etmek için kamerayla birlikte 76GHz radarını kullanır ve FOW’un alarm sesi çıkarması durumunda frenlere baskı yaparak önce hafif fren uygular, tehlikenin devam etmesi durumunda ise bu basıncı arttırır.
Akıllı Şehiriçi Fren Desteği (SCBS), SBS gibi düşük hızda (4-30km/s) acil fren sistemine dayalı olan yakın kızılötesi kameradır ve 6m önde bir araç veya engel olması durumunda etkiyi engellemek veya en azından azaltmak için önce frenlere basınç uygular ardından fren uygular.
Kör Nokta İzleme (BSM), CX-3’ün yanında ve arkasındaki kör noktaları algılamak için 24GHz radarı kullanır, sürücü şeridi değiştirmek üzere sinyal verdiğinde yan şeritten yaklaşan araçlar olması durumunda yan aynalardaki göstergeleri yakıp söndürerek ve sesli ikazla birlikte uyarıda bulunur. Böylece BSM, yandan geri geri gelen bir aracın olması durumunda sürücüyü uyaran Arka Çapraz Trafik Uyarısını (RCTA) ekleyerek aracın her yanını görüntülemek için Araç Arkası Görüntüleme (RVM) sisteminin işlevlerini arttırır.
Şeritten Ayrılma Uyarı Sistemi (LDWS), bir kamera yardımıyla şerit çizgilerini gözlemler ve yanlışlıkla şerit değiştirme durumunda sürücüyü uyarır.
Uzun Far Kontrolü (HBC), karşıdan gelen araçların farlarını ve öndeki araçların arka farlarını incelemek için bir kamera kullanarak, diğer sürücülerin görüş açısını etkilememek için uzun ve kısa farlar arasında otomatik olarak geçiş yapar.

__________________
*Sistem bulunabilirlik durumu, trim düzeyine ve piyasaya bağlıdır.


Pasif güvenlik
CX-3’ün SKYACTIV-Gövdesi, sınıfının en iyi çarpışma güvenlik koruması için güçlendirilmiştir. Özellikleri şöyledir: Önden çarpışma gücünü daha iyi emmek ve kabini korumak için daha güçlü 1,180MPa zemin panelleri
Daha sağlam B sütunları ve yüksek dayanıklı çelik kapı destekleriyle dış paneller
Daha geniş burkulma bölgesi sunan ve hafif etkilerden gelen motor bölümü hasarını önleyerek onarım maliyetini kısıtlayan ön konsol çıkıntısı

[*]Arka taraf çerçeve deformasyonunu kontrol etmek için jant bariyerlerinin yanı sıra artı şeklindeki çapraz kesit güçlendirme parçalarına sahip arka tampon çarpışma bölmeleri



godless commie
Şimdi... fren konusunda çok detay yok, değil mi? İki balata, arada metal disk. Basarlar diskin üzerine, al sana fren.
İş öyle değil maalesef. Balatalar, ilk çalışmaya başladıklarında diskin üzerine bir miktar "balata kalıntısı" bırakırlar, o yüzden ilk rodaj sırasında frenler "zınk"diye tutmaz. Çünkü, önemli olan balata ile metal arasındaki sürtünme değil, bu "kalıntı" sayesinde balata ile metal disk+kalıntı şeklinde olan ve yeni oluşan yüzey arasındaki sürtünme ilişkisidir.

Balata değiştirilirken "diskleri taşlamaya lüzum yok", ya da "ne uğraşıcan abi" türü laf eden yerlerden uzak durmak en iyisi.

Çok alakasız bir yerden örnek vereyim:
drag yarışlarında, yarıştan önce "burnout" yapılır. Duman dumana patinaj çekilir yani. Burada iki amaç vardır; lastik ısıtmanın yanısıra, asfalt üzerine o lastiğin "kalıntısı" bırakılır. Ekip şefi, aracın milimetre şaşmadan tam o izlerin üzerinden geri giderek, yarışa o kalıntıların üzerinden başlayabilmesini sağlamak için göbeğini çatlatır. Çünkü, o kalıntılı iz üzerinde sürtünme daha fazladır, yarışa patinaj yapmadan başlanır o sayede.

Bir diskin üzerinde başka bir balatanın kalıntısı var ise, yeni balatanın o diskte verimli çalışabilme olasılığı azalır. Daha da kötüsü, eski kalıntılar yeni balatanın cilalanmış gibi parlamasına yol açabilir (burada glaze demeye çalışıyorum).

Bir de ek bilgi:
taşlama/tornalama işlemi biten disklerin - tıpkı silindir honlar gibi - dairesel bir şekilde honlanması gerekir. Bu işlem de çok yüksek hızda yapılır. Bu sayede yeni balatanın rodajı da çok daha kısa sürer.

Orijinal balataları söküp yerine çok farklı bir balata takarsanız, ama bu işi yukarıda açıkladığım işlemleri yapmadan yaparsanız, olan paranıza ve fren performansına olur, o kadar.
×
×
  • Yeni Oluştur...