Jump to content

30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun.


Gökhan
 Paylaş

Tavsiye Edilen Mesajlar

Yarın 30 Ağustos, Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı o güzel günü yaşamamıza sağlayan şehit (ve kaldıysa)gazilerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Hele ki Albay Reşat Beyin hazin hikayesi ise daha bir anlamlı.

Bizzat Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından , Büyük Taarruz'un ikinci gününde, muharebenin ve de ülkenin ulusun kaderini etkileyecek en kritik mevkilerden olan Sincanlı Ovası'ndan Dumlupınar'a kadar tüm yolların önündeki en stratejik engel olan Çiğiltepe'yi düşmandan temizlemesi emredilmiştir. Ne var ki, bu tepenin önemini çok iyi bilen Yunan Başkomutanı Trikopis ise, en zinde kuvvetlerini, üstün ateş gücüyle bu tepeye yığmış; tahkimatı tamamlamıştır. Bundan sonrası kayıtlara aşağıdaki gibi geçmiştir;

"... 27 Ağustos 1922 sabahı 57. Alay bu tepeyi kuşatmış, saat 10.30'da Mustafa Kemal telefonda komutana;

- Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız?

- Komutanım, yarım saat sonra alacağız.

- Başarılar diliyorum.

Mustafa Kemal (10.45):

- Düşmanın halen direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli.

- Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız.

Mustafa Kemal (11.00):

- Reşat Bey'i istiyorum.

- Komutanım Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım.

- Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.

Mustafa Kemal'in gözlerinden yaşlar boşanır:

- Allah rahmet eylesin, Reşat Bey büyük bir vatanseverdir.

11.45 Başkomutanın telefonu çalar:

- Çiğiltepe alınmıştır komutanım. Yüzlerce ölüsünü bırakan düşman Sincanlı Ovası'na doğru kaçmaktadır, arz ederim.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Şü Çılgın Türkler Kitabında en sevdiğim bir bölümü sizinle paylaşmak isterim.. sayfa 57 Kütahya - Eskişehir Savaşına Hazırlık..

ISTANBUL HÜKÜMETİNİN Harbiye Nazırı Ziya Paşa her zamanki yumuşaklığı ile, "Beyler.." dedi," .. İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hiç şakası yok. Daha geçen gün, bir bahane icat ederek İzmir'i tekrar işgal ediverdiler".

Sarı atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu. Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu'ya geçmeye çoktan hazır. Ankara'nın İstanbul'da kalmalarını gerekli gördüğü namuslu askerlerdi. Kapi açıldı, kapının boşluğu içinde yaver göründü:

  "Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim."

  "İçeri al."

  Nazır subaylara bilgi verdi:

    Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından hızla ilerleyerek nazırın masasının önünde durdu, selam verdi:

  "Yüzbaşı, Faruk. İstanbul. Beni emretmişsiniz."

Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki bir yazıya bakarak, yumuşak bir sesle, "Oğlum.. dedi. ".. dün akşam Beyoğlu'nda, ingiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller'i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?"

  "Evet efendim, doğru."

  Nazır, dürüst subaya babacanca yol gosterdi:

  "Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?"

  "Hayır efendim, gördüm."

  Nazırın canı sıkıkldı:

  "Niye selamladın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti."

  " Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam. Askerlik töresince, önce onun beni selamlası gerekmez miydi?"

    Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı:

    " Askerlik töresimi kaldı a yavrum? Adamlar galibeyt haklarını kullanıyorlar. İngiliz Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şü müzevir teğmeni bul da özür dile olayı kapatalım".

Başıyla çıkması için izin verildi. ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı:

  " Paşam. Bir de beni dinlemenizi rica ediyorum."

  Nazır bıkkınlıkla, "Söyle bakalım" dedi.

  "Balkan Savaşı'nda teğmendim. Çanakkale'de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce sehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin. özür dileyemem.

    Harbiye Nazırı bozuldu..

    "Anlamadın galiba. Harbiye  Nazırı olarak emrediyorum."

    Yüzbaşı sükünetle, "Anladım efendim" dedi, apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı:

    "Artık emrinizi dinlemek zorumda değilim!"

    Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. Oturan subayların, istanbul', tutan birkaç kişi dışında, hepsi saygılayla ayağa fırladı. Hepsinin rutbesi yüzbaşıdan daha büyüktü.

  Gözleri dolarak, yüzbaşıya selam durdular...

-----------------------------------------------------

işte benim bu kitapda en çok sevdiğim, duygulandığım anlardan bir bülüm'ü

 

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

ATA mızın ruhu şaad olsun... bayramımız kutlu olsun...

ya arkadaşlar neden biz foruma bir ATATÜRK köşesi yapmıyoruz... bayram vesilesiyle aklıma geldi şimdi...

hayatını, düşüncelerini, yaptıklarını, savaşlarını vs...

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Tekrar tüm milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.

Şu anda AKM deki töreni gözlerim dolu izliyorum.

Toktamış Ateş'ten de kısa bir tarih dinledim öncesinde . Gerçekten kolay elde edilmiş bir şey değil bu vatan. Allah tüm şehit ve gazilerimizden razı olsun ve ruhlarını şad eylesin.

Not : Gökhan ve Soner'in konularını birleştirdim..

[eklenti sistemin çökmesi sonucu silindi]

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Evet Önder iyi fikir.Zafer bayramımız kutlu olsun."Türkiye türklerindir,türklerin kalacaktır."

abi fikirde kalmasın yapalım o zaman ben her türlü göreve hazırım...

bugünlerde bizlere unutturulmaya çalışılan ATA mızı ve o dönemde onunla beraber canlarını vermiş tüm Mehmedçiklerimizi ve komutanlarımızı unutmadığımızı unutmayacağımızı herkese gösterelim...

Benim doğumumda fevkalade bir şey varsa o da Türk olarak doğmuş olmamdır. Ne Mutlu Türküm Diyene!  M.K.Atatürk...

bu sözün başını mesela hiçbir yerde göremezsiniz göstermezler çünkü... o sözün tamamı bu şekildedir...

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Şimdi konuya limon sıkmak olmasın ama 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında savaşan bir çok askerimiz padişah adına savaştığını ve savaşın bitmesinin ardından imparatorluğun devam edeceğini sandığı için vatan sevgisinden veya Türklük bilincinden değil, tamamen Allah sevgisinden savaştılar. Atatürk'ün de tüm savaşlar bitip anlaşmalar imzalanıncaya kadar laiklikten hiç söz etmemesinin nedeni bu olsa gerek. Tabi ki şartlar o gün onu gerektiriyodu ve bu strateji Atatürk'ün ne kadar büyük bi insan olduğunun bir başka kanıtı ama gerçekleri de bilelim, o günlerde herkes "Türk'üm, doğruyum, çalışkanım" diye savaşmıyodu...

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Yok yaw bi konuya dikkat çekmek istemedim, günümüzde sanki tüm şehitlerimiz cumhuriyet ve laiklik şehitleri gibi düşünülüyor da, pek öyle değil. Tabi ki bu durum 1 damla kanı bile daha değersiz, vs. kılmıyor ama durum böyle...

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

 Paylaş


×
×
  • Yeni Oluştur...