Yazan:
Mutlu Tekir
Renault Fluence Test ve İzlenimler
Aracımı geçen hafta duvara sürttüğüm için Otto Zenith’e tamir için bıraktım. 5 günlük aradan sonra ikame araç istedim ve Cuma günü ikindiye doğru geldi. Kdz. Ereğli’deki bir kiralama şirketinden aranınca aracın oradan geleceğini sandım, fakat merkezi orasıymış. Karabük şubesindeki bir firma aracı teslim etti. Araç 2013 model Renault Fluence 78bin km.de lpgli.
Öncelikle Fluence dıştan Renault’nun klasik hatlarını yansıtıyor ve cüsseli bir izlenim bırakıyor. Dış tasarım göreceli olduğundan çok fazla bir şey söylemeye gerek yok, fakat bence bir Mazda 3 ya da Astra J veya K kasa değil. Öndeki koskoca Renault logosunu ilk zamanlar sever gibi olsam da sonraları bana çok itici gelmeye başladı.
Aracın içine geçtiğimizde çok ferah ve geniş geldi. Koltuklarda, kol dayama yerlerinde ve kapı içinde kol dayamanın üstünde kullanılan deri kalite hissini yükseltmiş durumda. Yalnız ön göğüste kullanılan plastik malzemeler de tam tersi şekilde kalite hissini düşürmüş. Ön göğüsün tasarımını hoş buldum diyebilirim. Yine de ön havalandırma ızgaraları bütünsüzlük yaratıyor bence. Bunlar dışında orta konsolda elektronik el frenine yer verilmesi, kullanılabilir eşya gözü hacmini çok artırıyor ve orta konsolun hoş gözükmesine yol açıyor. Göstergede dijital hız göstergesi olması da benim için bir artı, radar olan yollarda hızı daha hassas ayarlamak daha güzel. Arka koltukta ise 3 yetişkin erkek rahatlıkla oturabiliyor, boyum 1.83, sürücü koltuğunu geriye çekerim, ve buna rağmen arka koltukta 1.90 boyundaki biri dahi rahat oturabiliyor. Baş mesafesi de gayet yeterli. Tüm bunlara rağmen, geniş bir mekana sahip olsa da her tarafta siyah kullanılması anlamlandıramadığım bir boğuculuğa, iç karartıcılığa neden oluyor. 80 bin km.de olsa da belki hor kullanıldığından olacak, trim sesleri düz yolda olmasa da hafif bozuk yollarda çok hafiften gelmeye başlıyor. Süspansiyonun çalışma sesleri ise oldukça rahatsız edici, fakat konforu güzel.
Ön göğüste klima kontrolleri, klasik döndürmeli butonlar yerine tuşlar kullanılmış ve bu durumu hiç sevmedim. Sürüş esnasında klima kontrolleri için gözün yoldan ayrılması gerektiriyor. Belki alışılırsa bu durum değişebilir diyeceğim ama döndürmeli butonlar çok daha kolay şekilde ayarlandığını düşünüyorum. Donanım açısından ön, arka park sensörü var. Ayna katlama, belirli bir hızdan sonra kapı kitleme, anahtarsız giriş var, yine de kart şeklindeki anahtarı yuvasına sokmak gerekiyor. Sustalı anahtar bence daha kullanışlılık ve kontrol sağlıyor bu kartlı anahtarlara göre. Anahtarın üstündeki kilitleme ve kilit açma butonlarını bulmak ise uğraştırıcı. Anahtarı çekince motor çalışmaya devam ediyor ama. Klima buğu açıcı, arka rezistans performansını ise yetersiz buldum. Bunda bir kısmında motorun geç ısınması da etki ediyor.
Şanzıman ve motor ikilisine gelirsek, ilk izlenim basınca gitmemesi. CVT şanzıman kullanıyor bu modelinde Renault. Ve bana hissettirdiği tork konvertörlü şanzımanlarla eşdeğer hatta daha kötü bir performans. Lpg li olduğundan lpg ayarsızlığından ötürü kaynaklanabilir bu durum. CVT’yi sevemedim bu nedenle. Fakat klasik atmosferiklerde olduğu gibi yüksek devirleri görürseniz ilk hızlanmalar tatmin ediyor. CVT'yi kullanmayı öğrenmek de önemli bu konuda. Eğer yüksek devirler kullanılarak agresif bir sürüş gerçekleştirilirse hızlanması zevk veriyor. Bu sefer de 15-20 lt leri bulan bir yakıt tüketimiyle karşılaşıyorsunuz.
Sabah çalıştırdığımda şangır şungur bir şekilde çalıştı, motorun ısınması için yüksek devirde de tutmuyor, bu nedenle motor çok geç ısındı, sanki dizel gibi geç ısındı diyebilirim. Durmaya yakın titreme yapıyor. Bunlar dışında tork konvertörlü gibi bir karakteri var. Mümkün olduğunca düşük devirde tutmaya çalışıyor. Yalnız biraz basınca 3000 daha da basınca 5000 devirleri görüyor ve bu araç maalesef 2500 devirden sonra çok fena motor sesi almaya başlıyor. Bu nedenle insan basmak da istemiyor açıkçası, düşük devirde yavaş yavaş gideyim hissi uyandırıyor.
Yol tutuşunu deneyebilecek parkura maalesef sahip olamadığım için kesin bir şey söylemem zor. Dönüşlerde limitleri zorlamasam da sınıfının standartlarında olduğunu düşünüyorum. Yalnız ani frenlemede çok çabuk abs nin devreye girdiğini söyleyebilirim. Bunda lastiklerin etken olduğunu düşünüyorum, fakat yine de C sınıfının liderlerinden olan Mazda 3, Astra ve Focus’a yaklaşabileceğini düşünmüyorum.
Yakıtı ise, bol yokuşlu Safranbolu şehiriçi kullanımında sakin kullanımda 8.5 lt/100km’lerde geziniyor. Eğer agresif sürülürse 13-14 lt leri görmek gayet mümkün.
Gelelim Mazda 3 2010 model 4 ileri tork konvertörlü otomatik vites ile karşılaştırmaya.
Aracımda kapıdaki kol dayama deri ve üst kapı içi kaplaması açık gri kumaş, orta konsol kol dayama siyah deri ve koltukların orta şeritleri açık gri kumaş. Fluence, Mazda 3’e göre iç hacmi ve kullanım alanı daha geniş hissettirse de, kullanılan yoğun siyah malzemeler daha çok boğucu bir hava yaratmış bence. Mazda 3’ün göstergede kullandığı 3 ayrı yuvarlak güneşlik bir derinlik hissi yaratıyor. Fakat Renault’daki dijital km göstergesinin ek olarak Mazdamda da olmasını isterdim. Neyseki zor bir şey değil bu, Aliexpress’den HUD alınarak kolayca çözülebilecek bir durum. Öte yandan Mazda’nın ön göğüsü daha derli toplu, daha estetik görünüyor, Fluence’in orta konsolunu daha çok sevdim ama. Arka koltukta da Fluence genişlik açısından önde. Mazdamda benim arkama ancak bir bayan zor oturuyor. İç mekan kalitesi Mazda’da daha yüksek gibime geldi. Yine de trim sesi Mazda'ya göre kasislerde, çukurlarda ve arnavut kaldırımında daha az gibime geldi. Fluence’de ön göğüste Mazda’ya göre daha sert plastik kullanılmış. Kol dayama altı ise C segmentinde maalesef sert plastik hep. Süspansiyon konforunda ise Fluence önde.
Konfor demişken ses yalıtımı Mazda’nın daha iyi. Fluence motor sesini çokça içeri alıyor. Mazda’da 4000 devirlerde rahatsız etmeye başlayan motor sesi, Fluence’de 2500 devir civarlarında. Yol sesi konusunda yine Mazda daha iyi. Yüksek hızlarda da Fluence rüzgar sesini çok alıyor. Aynalardan gelen rüzgar sesi Fluence'de büyük dikiz aynaları kullanılması sonucu doğal. Ön göğüsteki kullanışlılık ve kontrollerde yoldan dikkati ayırmak zorunda kalmama Mazda’da daha iyi buluyorum.
Yol tutuş ve motor-şanzıman konusuna gelirsek ise her konuda Mazda diyorum. Mazda 3’ün motoru 105 beygir olmasına rağmen şanzıman oranlarının çok güzel ayarlanması sonucu ilk 50-60 km hıza kadar çok atik. Bu atiklik Fluence’de yok, normal kalkışlarda CVT'de tork konvertörlüden de kötü bir performansa sebep oluyor. İlk çalıştırmada Mazda 2000 devirde başlayıp 1-2 dakika tutarak motorun ilk 100-200 metrede çalışma sıcaklığına kavuşmasına yardımcı olurken, Fluence ile 4 km. gitmeme rağmen hala motor sıcaklığı soğukta idi. Klima performansı ve arka cam rezistansı Mazda’da çok daha iyi. Motor sesi Mazda’da daha geç ve daha zevkli bir şekilde geliyor. Süspansiyon çalışma sesi Fluence kadar rahatsız edici değil, fakat Mazda’nın sert yapısı konforu biraz da törpülüyor, Mazda 3 Touring 195-65-15 lastik kullanmasına rağmen süspansiyon ayarları sert. Mazda’nın yol tutuşunu ise anlatmaya gerek yok, fren mesafesinde, DSC güvenlik donanımında çok iyi ve Fluence’in karşılaştırılabilecek bir durumda olduğunu düşünmüyorum.
Fluence ilk bakışta göze hoş gelse de, kullandıkça yolunda olmayan bir şeyler varmış gibi hissettiriyor. Bir şeyler eksik gibime geliyor sanki. Ama ne olduğunu ben de bulamıyorum.
Kaynak : http://mutlutekir.blogspot.com.tr/2016/11/fluence.html