Türkiye'de yeni bir otomobil almak isteyen bir tüketici, araç fiyatına ek olarak KDV, ÖTV ve MTV ödeyerek araç satın alır. Burada tüketicinin ödediği KDV, ÖTV ve MTV oran (%) olarak dünya ortalamalarının oldukça üzerindedir. Bununla da bitmez, tüketici her 6 ayda bir MTV ödemeye devam eder. Üstelik ödenen MTV yeni araçları asla teşvik etmez, tam tersi yaşlı araçları destekler (araç yaşlandıkça MTV azalır). Bu ters ve yanlış mantık ülkede senelerdir devam eder.
ABD'de yeni bir otomobil almak isteyen bir tüketici, sadece "sales tax" yani satış vergisi diye adlandırılan ve oranı eyaletten eyalete değişmekle birlikte tek basamaklı bir vergi öder (örneğin, % 9 gibi). Bunun dışında bir vergi ödemez. Buna istisna, federal yakıt tüketim limitlerini aşan Aston Martin, Ferrari, Rolls-Royce gibi çok büyük motorlu lüks araçlar için "gas guzzler tax" yani aşırı yakıt tüketme vergisi alınır. Sıradan bir vatandaş bu araçları satın almadığı için bu vergiyi de hiçbir zaman ödemez.
Türkiye'deki mevcut araç vergi rejimi, senelerdir Türk otomotiv endüstrisine destek olmadığı gibi ona büyük zararlar vermeye devam ediyor. Türk halkı maalesef otomobil konusunda yeterince bilinçli değil ve bu nedenle otomobil üreticilerinin araç fiyatına entegre ettiği (onun bir parçası gibi gösterdiği) bu yüksek vergileri sorgusuz ve itirazsız ödüyor. Ikinci el araç alanlar bu vergileri ödemediklerini sanarak kendilerini avutuyorlar ama onlar aslında aracın ilk sahibine bu vergileri dolaylı olarak ödüyorlar.
Burada hep kazanan devlet, kaybeden de (o devlete oy veren) halk oluyor. Kimse acaba diğer ülkelerde bu araç vergileri nasıl işliyor diye merak edip bir araştırma yapmıyor. Kimse bir araç için bu kadar fazla vergi ödemek adil midir, diye sorgulamıyor. Bu çark senelerdir aynı tarzda dönmeye devam ediyor. Devlet araç alandan vergi istiyor, halk da bunu % 100 ödüyor. Ondan sonra da Türkiye'de fakirlik bizim kaderimiz diye söylemler söyleniyor. Sorgulamak yok, mantık yok, ama kadercilik var.